‘Ölümcül olabilen kalp ritim bozuklukları panik atak ile karıştırılabiliyor’
KALP ritim bozuklukları, ileri yaştakiler kadar, gençleri de etkiliyor. Kalbe bağlı ani genç ölümlerinde altta yatan neden çoğu zaman, ritim bozuklukları oluyor. Ritim bozukluğunun ‘gerçekleştiği an tespiti’ gerektiği için, EKG bulguları o an normal çıkabiliyor. Hastalar uzun süre gereksiz yere panik atak veya anksiyete tedavisi görmek zorunda kalıyor. Aritmi hastalarının sayısının en az kalp damar hastalıkları kadar yüksek olduğunu vurgulayan Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Abdülkadir Uslu, sıklıkla ileri yaşlarda görülen ve felçlerin beşte birinden sorumlu ritim bozukluğu türü olan ‘atriyal fibrilasyon’un ise en çok Karadeniz bölgesinde görüldüğünü de kaydederek “O bölgede yaşam süresinin daha uzun olması ve guatrın çok sık görülmesine bağlı olabilir diye düşünüyoruz” dedi.
Kalbin elektriksel sistemiyle ilgili anormallikler sonucu ortaya çıkan ritim bozuklukları hem gençler hem de yaşlılarda ölümcül olabiliyor. Tıpta ‘aritmi’ olarak adlandırılan bu hastalıkların altında yatan nedenler doğumsal anomaliler olabildiği gibi, sonradan geçirilen viral enfeksiyonlar veya kalp hastalıkları, yaşa bağlı kalp yetmezlikleri veya kapak ya da damar hastalıkları da olabiliyor. Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Kliniği’nden Aritmi ve Elektrofizyoloji Uzmanı Doç. Dr. Abdülkadir Uslu, düzenli olan ritmin bozulmasıyla ortaya çıkan aritmi hastalarının sayısının, en az kalp damar hastalıkları kadar yüksek olduğunu söyledi. Bu hastaların tedavilerinin artık çok başarılı bir şekilde yapılabildiğini de kaydeden Uslu, “Aritminin birçok nedeni olabilir. Bunlar doğuştan olan kalp hastalıklarından tutun, yaşlılığa ya da kalp damar hastalıklarına bağlı yapısal kalp hastalıklarından kaynaklı aritmiler de olabilir. Ölümcül sonuçları olabilen geniş bir yelpaze aritmiler” dedi.
ANİ GENÇ ÖLÜMLERİN EN SIK NEDENİ
Kalp kaynaklı ani genç ölümlerin genellikle aritmi kaynaklı olabildiğine dikkat çeken Uslu, “Örneğin yatakta ölü bulunan genç bir hastanın ailesinde ani ölümler var mı, bu tip değerlendirmeler önemli. Nedeni doğuştan kalbin fizyolojik sistemini, elektriksel aktivasyonunu etkileyen hücresel düzeyde doğumsal anomaliler de olabiliyor. Viral enfeksiyonlardan sonra da kalbin elektriksel sistemi etkilenebiliyor. Örneğin Kovid sonrası kalbin gerek kas iltihapları gerekse elektriksel sistemindeki etkilenimler sonrasında, iyi huylu ve kötü huylu ritim bozukluklarını daha sık görmeye başladık” diye konuştu.
“GENÇ HASTALARDA KALP PİLİ İLK SEÇENEK OLMAMALI”
Özellikle 20-40 yaş grubu genç ve kadın hastalarda görülen ani bayılma sonrasında bunların fonksiyonel kaynaklı bayılma olduğunu tespit ettiklerini de kaydeden Uslu, şu bilgileri verdi: “Fonksiyonel bayılmaların kardiyo nöromodülasyon, kardiyo nöroablasyon dediğimiz kalbin üç boyutlu haritalamasıyla tedavisi mümkün. Özellikle kalp ritim yavaşlamasıyla gelen genç hasta grubunda, tedavi olarak (ömür boyu doktor kontrolü gerektiği için) kalp pilleri ciddi bir travma olabiliyor. Oysa bu hastalarda tilt testi dediğimiz teknikle, ileri teknolojik değerlendirmeler yapılabiliyor ve bu bayılmaların ya da kalp ritmindeki yavaşlamaların tespitiyle, sonrasında ablasyon (yakma, yok etme) tedavisi mümkün olabiliyor. Bu nedenle genç hastalarda fonksiyonel nedenli kalpte yavaşlama sonucu bayılmaya neden olan ritim bozukluklarında, hemen kalp pili düşünülmemesi gerekiyor. Kardiyo ablasyon veya parasempatik denervasyon dediğimiz yöntemlerle, kalbin bu yavaşlanmasının engellenmesi, kalp hızının normal düzeye çekilmesi ve hastanın yaşadığı semptomlardan da kurtulması sağlanabiliyor.”
“ŞİKAYET OLDUĞU AN TESPİT EDİLEBİLMESİ ÖNEMLİ”
Aritminin “olduğu an” tespit edilmesinin çok önemli olduğunu da kaydeden Uslu, “Ritim bozukluğu elektro kardiyografide (EKG) her zaman bulgu vermeyebiliyor. Çünkü şikayetin olduğu anda tanı konulması gerekiyor. Hastalar bazen hekimlere başvurduğunda tetkikler sonrası her şey normal çıkabiliyor. Oysa çarpıntısı olan, bir iki saat sürdüğünü söyleyen ve polikliniğe başvurmuş bir hastanın bu süreci evinde geçirmemiş olması gerekiyor. Yani 2 saat süren bir çarpıntıda bir hastanın herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurarak EKG çekilmesi, şikayeti esnasındaki anormalliğin yakalanması önemli. Holter takılmış bir hastada 24 veya 72 saat boyunca o aritmi görülmediyse, hastada hiçbir şey olmadığı şeklinde teşhisler konabiliyor. Bu sefer hastalar psikiyatri ya da psikoloji branşlarına başvurmak durumunda kalıyor. Tedavi çok farklı yönlere gidiyor. Bu şekilde birçok hasta aritmisi olduğu halde yakalanamadığı için, antidepresanlar veya anksiyolitik ilaçlar dediğimiz, anksiyete için kullanılan ilaçların kullanıldığını ve aslında bu işin temelinde bir aritmi problemi olduğunu görüyoruz. Bunların sayısı azımsanamayacak düzeyde fazla aslında. O nedenle tip hastalarda mükerrer başvurularda, mutlaka aritmi ile ilgilenen bir kardiyoloğun hastayı değerlendirmesi ve gerekiyorsa tanısal amaçlı elektrofizyolojik çalışma dediğimiz aritmilerin tespitindeki en üst düzey teknoloji olan bir işlemle bu hastaların değerlendirilmesi önemli” diye konuştu.
Uslu, artık çok uzun süreli aritmi kaydı yapabilen cihazların da olduğunu ve aritmi şikayeti çok kısa sürse de akıllı saatler sayesinde de bunların tespit edilebildiğini belirterek, “Belki bir iki dakika içerisinde bir hastaneye erişim veya EKG gibi bir tetkik mümkün olmayabilir. Böyle durumlar için akıllı saatlerle bu anormalliğin şikayet esnasında tespitinin yapılabilmesi artık mümkün” dedi.
EN ÇOK KARADENİZ’DE GÖRÜLEN RİTİM BOZUKLUĞU TÜRÜ
Daha çok ileri yaş hastalığı olarak bilinen ritim bozukluğu türlerinden ‘atriyal fibrilasyon’un felçlerin beşte birinden sorumlu olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Abdülkadir Uslu, bu ritim bozukluğunun ülkemizde en çok Karadeniz bölgesinde görüldüğünü de hatırlatarak, “İleri yaş koroner arter hastalığı ya da kalp kulakçıklarındaki, kalp kapakçıklarındaki bozulmalara bağlı ileri yaş grubunda daha sık görüyoruz. Hayat kalitesini ciddi anlamda bozan ve yüksek oranda görülen bir aritmi türü. Kalbin kulakçıklarının düzensiz çalışmasıyla oluşuyor. Hastaların dörtte biri de genç hasta grubudur. Bunda da ablasyonla kür sağlanabiliyor. Türkiye’de en çok Karadeniz bölgesinde rastlıyoruz. Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber yüksek oranda atriyal fibrilasyon hastası mevcut o bölgede. Ben de orada görev yaptığım için biliyorum. Karadeniz’de yaşam süresi daha uzun olduğu için ayrıca endemik (bölgesel) olarak tiroit yani guatr hastalığı o nüfusta daha sık görüldüğü için olabilir” ifadelerini kullandı.